
8.3
Tabii ki! İkinci Dünya Savaşı sırasında Güney kırsalında geçen Cinderella'nın hikayesini anlatayım.
Bir zamanlar Güney'in derinliklerinde, savaşın gölgesinde yaşayan güzel bir genç kız vardı. Babası savaşa gitmiş, annesi ise onu terk etmişti. Kız, üvey annesi ve iki üvey kız kardeşiyle birlikte küçük bir çiftlik evinde yaşamaktaydı.
Kızın adı Ella'ydı ve her gün tarlalarda çalışarak ailesine yardım ediyordu. Ancak üvey ailesi ona sürekli kötü davranıyor ve onu hor görüyordu. Ella, hayallerini kaybetmemeye çalışıyor ve bir gün daha iyi bir hayatın olacağına inanıyordu.
Bir gün, çiftlik evlerine yakın bir kasabada büyük bir dans partisi düzenleneceği duyuldu. Ella'nın üvey kardeşleri, bu partiye gitmek için hazırlıklara başladılar. Ella ise tarlalarda çalışmaya devam etti.
Ancak Ella'nın peri tanrıçası, ona yardım etmeye karar verdi. Parti günü, peri tanrıçası Ella'nın karşısına çıkarak ona muhteşem bir elbise, cam pabuçlar ve bir balkabağı arabası verdi. Ella, peri tanrıçasının yardımıyla partiye gitti ve orada prensle tanıştı.
Prens, Ella'ya ilk görüşte aşık oldu ve onunla dans etmeye başladı. Ancak gece ilerledikçe Ella, peri tanrıçasının büyüsünün sona ereceğini fark etti. Aceleyle parti salonundan kaçan Ella, bir pabuçunu kaybetti.
Prens, Ella'nın peşinden koşarak onu bulmaya çalıştı. Ancak Ella'nın üvey ailesi, onu bulup eve götürdü. Prens, kayıp pabuçun sahibini bulmak için kasaba kasaba dolaştı ve sonunda Ella'yı buldu.
Ella, prensin yanına giderek kayıp pabucunu giydi ve tam ayaklarına tam oturdu. Prens, Ella'yı bulduğu için çok mutlu oldu ve onu prenses ilan etti. Ella, peri tanrıçasına minnettarlıkla teşekkür etti ve prensle mutlu bir hayat sürmeye başladı. Ve böylece, Güney kırsalında geçen bu masalın mutlu sonu geldi.
Filme Yorum Yaz